Hayatın engelleriyle baş etmek, kaderin zorlu imtihanlarına direnmek demektir.
Yazının Giriş Tarihi: 26.09.2025 15:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.09.2025 15:26
“Engelli” deyince çoğu insanın aklına sadece tekerlekli sandalye gelir...
Oysa engelli olmak sadece yürüyememek, duyamamak ya da konuşamamak değildir.
Engelli olmak, bazen toplumda yok sayılmak, şehirde engellenmek, sokakta dışlanmaktır.
Bir engelli birey olarak, hayatın bana sunduğu zorluklar yalnızca bedenimle sınırlı değil.
Bir kamu binasında sadece merdiven olması, � � Bir otobüsün rampası olup da şoförün "bozuk" deyip açmaması İbadet için camiye girmeye çalıştığımızda “İçeri girme! Halıyı kirletirsin, sen dışarda kıl.” demesi � � Bir iş görüşmesinde sadece görüntüme bakıp reddedilmem…
Bazen bir basamak, bazen bir bakış, bazen bir suskunluk bile çok daha yorucu olabiliyor. Bizim isteğimiz hayatta kalmak değil, hayata katılmak.
Okumak istiyoruz, çalışmak, üretmek, var olmak...
Bu toplumdan, bu milletten en büyük beklentimiz; Acımak değil…
Anlamak. Engelli bireylerin ihtiyaçları duyulsun.
Yollar açılsın, fırsatlar eşitlensin. � � Üniversiteye başvurduğumda, � � Bir gazetede yazı yazdığımda, � � Birine çırak olmak istediğimde, Bana “Sen yapamazsın” denmesin.
Ama asıl zor olan ne biliyor musunuz? Bir dükkana rampa yapılmış ama hemen önüne masa, saksı ya da motor konmuş: “Zaten engelli gelmez ki…” diye düşünülmüş.
Ya da küçük bir çocuğun masumca sorduğu “Abi niye yürümüyon?” sorusu yerine, Yetişkin birinin acıyarak, hatta tuhaf tuhaf bakması…
O yüzden son kez söylüyorum: Bize acımayın. Bizi anlayın. Bizi dahil edin. Ve bizi unutmayın.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
H.Zahid KARATAŞ
Hayatın engelleriyle baş etmek, kaderin zorlu imtihanlarına direnmek demektir.
“Engelli” deyince çoğu insanın aklına sadece tekerlekli sandalye gelir...
Oysa engelli olmak sadece yürüyememek, duyamamak ya da konuşamamak değildir.
Engelli olmak, bazen toplumda yok sayılmak, şehirde engellenmek, sokakta dışlanmaktır.
Bir engelli birey olarak, hayatın bana sunduğu zorluklar yalnızca bedenimle sınırlı değil.
Bir kamu binasında sadece merdiven olması, � � Bir otobüsün rampası olup da şoförün "bozuk" deyip açmaması İbadet için camiye girmeye çalıştığımızda “İçeri girme! Halıyı kirletirsin, sen dışarda kıl.” demesi � � Bir iş görüşmesinde sadece görüntüme bakıp reddedilmem…
Bazen bir basamak, bazen bir bakış, bazen bir suskunluk bile çok daha yorucu olabiliyor. Bizim isteğimiz hayatta kalmak değil, hayata katılmak.
Okumak istiyoruz, çalışmak, üretmek, var olmak...
Bu toplumdan, bu milletten en büyük beklentimiz; Acımak değil…
Anlamak. Engelli bireylerin ihtiyaçları duyulsun.
Yollar açılsın, fırsatlar eşitlensin. � � Üniversiteye başvurduğumda, � � Bir gazetede yazı yazdığımda, � � Birine çırak olmak istediğimde, Bana “Sen yapamazsın” denmesin.
Ama asıl zor olan ne biliyor musunuz? Bir dükkana rampa yapılmış ama hemen önüne masa, saksı ya da motor konmuş: “Zaten engelli gelmez ki…” diye düşünülmüş.
Ya da küçük bir çocuğun masumca sorduğu “Abi niye yürümüyon?” sorusu yerine, Yetişkin birinin acıyarak, hatta tuhaf tuhaf bakması…
O yüzden son kez söylüyorum: Bize acımayın. Bizi anlayın. Bizi dahil edin. Ve bizi unutmayın.